Sunday 2 March 2008
Mecelle
Par bajazet, Sunday 2 March 2008 à 05:09 :: Kultur Sanat
Cumhuriyetle birlikte milli ve manevi degerlerimizin kaybolmasina sebep olan devrimler arasinda harf devriminden sonra en yikici olan ceza kanunu olmustur bence.Bin yillik fıkıh ve islamî degerleri ölçü alan kanunlarimizin yerine avrupadan alinan hiristiyan degerlere dayali kanunlar kabul edilmistir.Bu kanunlarin müslüman halkimiza uygulanmasi tabiiki çok canlar yakmistir.Bugün yaşadigim Fransada hiçbir kanun maddesi Hristiyanlikla çatismaz. Nitekim Eski Cumhurbaskani Valéry Giscard d’Estaing nin hazirladigi Avrupa Anayasasi taslaginda kapali bir sekilde Avrupanin yapi taşı Judeo-Chretien (yahudi-hristiyan) kültürü olarak belirtilmisti. Çogumuzun zannettigi gibi,cumhuriyetten önce Osmanlilar da yargi, sarikli cübbeli karikaturize edilmis "imam"lar tarafindan uygulanmiyor,gerçek bir hukuk,yazili bir anayasa vardi.
Iste bu yazili kanunlari SIZINTI dergisi konu ediyor.
Mecelle 1851 maddeden ibarettir. Medenî hukukun en önemli bölümünü meydana getiren evlenme, boşanma, nafaka ve neseb gibi aile ve şahıs hukukuna, mirasa, vasiyete ve vakfa dâir hükümler Mecelle’de yer almamıştır. Mecelle’nin dışında kalan bu konular yine İslâm hukuku esaslarıyla tanzim edilmiştir.
Mecelleden birkaç örnek:
“Beraat-i zimmet asıldır” Yani bir kimsenin masum ve suçsuz olması esastır. Suç veya hata iddia ediliyorsa ispatlanmalıdır. İspatlanıncaya kadar, her insan suçsuzdur. Hakkında mahkemede karar verilinceye kadar, her zanlı masumdur. Gazetede veya televizyonda bir insan hakkında çok ciddi suçlamalarda bulunulabilir. Her ne kadar basında çıkan şeyler o insanın şeref ve haysiyetini yaralasa da, hakkındaki iddialar mahkemede ispatlanıp karar verilinceye kadar o kimse masumdur. “Falan şöyle yapmış, filan böyle söylemiş.” dense de ispatlanıncaya kadar bu sözlere inanılmaz. Çünkü beraat-i zimmet asıldır.
“Beyyine, müddei için ve yemin münkir üzerinedir” Bir iddiada bulunan onu ispatlamak zorundadır. Karşı taraftan onu ispatlamasını bekleyemez. Hiç kimseye sahtekâr olmadığını ispatla veya katil olmadığını ispatla denemez. Böyle bir iddiada bulunan, iddiasını ispat etmelidir. Buna karşılık iddia sahibi iddiasını ispatlayamazsa, karşı taraftan yemin etmesini isteyebilir.
“Hatası zâhir olan zanna itibar yoktur” Bir zannın hatalı olduğu açıksa, ona itibar edilemez. O zan muteber olmadığından, o zanna dayanılarak yapılan şeylere de itibar olunmaz. İnsanlar hakkında kötü düşünceler beslemek, onları bir şeylerle suçlamak herhangi bir delile dayanmadığı sürece hatalıdır. Çünkü hüsn ü zan esastır. “Tevehhüme itibar yoktur” kuralı da benzer bir hüküm getirmektedir. Yani delile dayanmayan ihtimale itibar edilmez.
“Kelâmda asıl olan, mânâ-yı hakikîdir” Söylenen bir sözde asıl olan, gerçek mânâdır. Gerçek mânâ varken mecaz mânâ aranmaz. Zîrâ mecaz, gerçek mânânın dışındadır. Ancak bir sözün gerçek mânâya yorulması mümkün olmazsa, mecaz mânâya yorulur. Fakat bu hükmün genel bir terbiye sistemiyle kalblerde oturaklaşmadığı ve suizanların alabildiğine yaygın olduğu toplumlarda, insanların apaçık sözleri dahi hiç olmayacak mânâlara çekilebilir, sözlerinin altında gizli mânâlar aranır, insanlar takiyye yapmakla suçlanır veya hayatını milletine ve dinine adamış insanların apaçık sözlerine inanılmaz, bu kimseler vatan ve din düşmanı olmakla suçlanır.
“Meşakkat teysiri celb eder” Yani darlık vaktinde kolaylık göstermek gerekir. İslâm dininin ve hukukunun genel bir hususiyeti zor durumda kalana kolaylık göstermektir. Bu maddenin, borçluya durumunu düzeltinceye kadar süre vermek, ihtiyaç sahibine yardım etmek, çocuğa ve yaşlıya destek olmak, sadaka, zekât, sıla-i rahim gibi çok sayıda uygulama alanı bulunmaktadır. Bir zelzele veya sel afetinden sonra devletin çiftçi borçlarını ertelemesi veya uzun vadeye yayması bugün de bu hükmün uygulanmasına güzel bir örnektir.
Not:Yukarida alinti yaptigim Mecelle'nin maddeleri bgünkü Fransiz hukukuyla bagdasiyor.Bilhassa daha üç yil önce "suçsuzlugu tespit edilinceye kadar herkes suçludur" seklinde olan kanun maddesi "suç tepit oluncaya kadar herkes suçsuzdur" seklinde degistirildi. Zira önceleri vatandas suçsuz yere hapiste tutuluyordu.